Dış TicaretFinansMuhasebeYazılarımEkonomik Absürdlükler Antolojisi: Ekonomist Şeflerin Acı Reçeteleri

İnsanlık, ekonomik aklın evrimini yaşarken, bir yandan da “ekonomik absürdlüklerin” tarihini yazmaya devam ediyor. Bu yazıda, tarihe altın harflerle geçmese de “kırmızı kalemle” not düşülecek bazı isimlerden ve politikalarından bahsedeceğim. Önce ABD’den başlayalım, sonra içimize döneceğiz… Evet, sevgili Türkiye’mize..

Trumponomics: Tweet Tabanlı Ekonomi


Donald Trump
başkanlık koltuğuna oturduğunda, çoğu ekonomist “Eyvah” dedi. Bir kısmıysa “Eğlenmeye hazır mıyız?” diyerek bu en acayip, en ürkünç ve en akıl dışı gösteri için patlamış mısırlarını hazırlamıştı. Çünkü ekonomiyle ilgili görüşleri, sanki bir YouTube yorumundan fırlamış gibiydi. Onu en iyi şu sözleri özetliyor:

“Ticaret savaşları iyidir.” “Gümrük tarifeleriyle ülkeye para girer.” “Çin’i vergiyle ezeriz, sonra borcunu öder.”

Sanırsınız ticaret savaşı değil, WWE Smackdown yapıyor. Adam Smith’in mezarından kalkıp “Ne diyorsun sen ya?” diyeceği seviyede görüşler bunlar.

Gümrük tarifelerini bir çeşit “para basma makinesi” sanan bir başkan düşünün. Evet, yanlış duymadınız. Sanıyor ki: “Tarife koydum, Çin şimdi bana milyarları havale edecek.” SWIFT değil bu, ticaret savaşı başkanım! Ama o kararlı: “Made in China mı? Made in ceza!” diyerek bastı tarifeleri. Tarife mantığı şuydu:

“İthal ürünlere yüksek vergi koyarsam, insanlar yerli malı alır, ekonomi büyür.”

Ama gözden kaçan bir gerçek vardı: Amerikalı üretici zaten çoğu ham maddeyi ithal ediyordu. Yani ithalat pahalandıkça maliyet artacak, enflasyon sıçrayacak, tüketici cezalandırılacaktı. Çin de boş durmadı, ABD ürünlerine misilleme yaptı. Amerikalı çiftçilerin ürünleri Çin pazarına giremeyince, Trump hükümeti çiftçilere destek verdi. Evet, Trump’ın “para kazandıracak” dediği savaş, ABD bütçesinden milyarlarca dolarlık sübvansiyon çıkmasına neden oldu.

Yani ne oldu? Trump’ın tarifesiyle kasaya para gireceğine, ABD devleti kasadan para saçtı. Ve buna da “başarılı ekonomi politikası” dendi!

Amerikan halkı şaşkın: Fiyatlar artıyor. Üretici mutsuz, ithalatçı bitik. Ama Trump’ın keyfi yerinde: “Bunlar Çin’e değil, Çin’den gelen mallara vergi!” Sanırsınız Çin malları kendi kredi kartı ekstresine yansıyor.

Trump’ın ekonomik teorisi özetle şuydu: Ne kadar çok vergi koyarsam, o kadar zengin olurum. Cari açık kötüdür, ithalat düşmeli. ABD kazanacak, diğerleri görecek.

Keynes diyordu ki: “Devlet gerektiğinde harcama yapar, piyasayı canlandırır.” Trump diyordu ki: “Devlet sürekli bağırır, piyasayı korkutur.”
Adam Smith “bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler” derken, Trump “her geçeni vergilendirin” diyordu. Friedman mezarında ters takla, Marx mezarında kahkaha atıyor.

Ekonomik düşünce tarihinde bir dönüm noktasıdır bu: Trumponomics — Bilimsel değil, sezgisel ekonomi modeli! Veriye dayalı değil, tweet’e dayalı.

Türkiye: Faiz Sebep, Fatura Sonuç


Tarih 2018.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmiş, ekonomide yepyeni bir dönem başlamıştı. Başkan Erdoğan, ekonomiye dair çok netti: “Faiz sebep, enflasyon sonuç.” Bu sözü ilk duyduğumda, “Acaba ters yazılmış bir grafik mi gösterildi?” demiştim. Hayır, ciddiydi. Hatta bu görüş, ekonomi politikası haline geldi. “Bağımsız” Merkez Bankası faizleri düşürdü, piyasalar şaşkına döndü. Piyasalar düşen faize şaşarken, döviz ne yaptı peki? “Behlül kaçar!” dedi ve dolar bir anda 18 TL’yi gördü. Sonrasında “Kur Korumalı Mevduat” icat oldu. Faizi sevmiyoruz ama dövizle elde edeceğiniz getiriyi devlet garantisine aldı. Devlet bu getiriyi hazineden ödedi. Peki fatura kime kesildi? Tabii ki halka. Sonuç? Enflasyon patladı. TL’nin alım gücü düştü. Maaş zamları sabah verilip öğleden sonra buharlaştı. Gıda, kira, enerji maliyetleri halkın belini büktü.

Ama Erdoğan’a göre sorun dış güçlerdi. “Faiz lobisi”, “ekonomik saldırı” ve “yerli ve milli duruş” gibi kavramlar, ekonomi derslerinin yeni terminolojisi oldu. Faizler düşerken bankalar kredi vermemeye başladı. Çünkü risksiz kazanç vardı: %40 faizle devlete borç verip kenara çekilmek. Yani düşük faiz politikası, aslında kamu borçlanmasını daha pahalı hale getirdi. Ve tüm bunlara rağmen, “Yeni Ekonomi Modeli” adı altında halka umut pompalandı. Döviz rezervleri eksiye düştü, swaplarla makyaj yapıldı. TÜİK ise “halk hissetmese de bizdeki veriler enflasyonu düşüyor” tarzında istatistikler sundu.

Absürdlüğün Evrenselliği: Venezuela’dan Japonya’ya

Ekonomik absürtlük; rasyonel olmayan ama ısrarla sürdürülen politikalardır. Bilime değil, inanca dayalı ekonomik yönelimlerdir. Şeffaflık yerine algıyla yönetilen ekonomi, genellikle felaketle sonuçlanır. İki örnek de aynı şeyi gösteriyor: İster ABD gibi bir süper güç olun, ister Türkiye gibi kırılgan bir ekonomi… Gerçeklerden uzaklaşırsanız, piyasalar size acımasız davranır. Ve elbette örnekler bu iki ülkeyle sınırlı değil.

Venezuela: Banknotla Oynayan Çocuklar

Para basarak zenginleşme fikri kulağa hoş geliyor değil mi? Venezuela dedi ki: “Evet! Basalım!” Ve bastılar… ama öyle böyle değil. Bir sabah kalktılar, bir somun ekmek 2 milyon bolivar olmuş. Ertesi sabah o 2 milyon bolivar, sadece ekmek kırıntısı alabiliyordu. Halk maaşını valizle taşıyor. Çocuklar oyun hamuru yerine banknotla oynuyordu. Marketlerde “kilo ile para” dönemi başladı.

Merkez Bankası: “Enflasyonu hesaplamıyoruz artık.” Devlet: “Enflasyon yok, fiyatlar biraz artıyor.”
Halk: “Peki biz neden maaşımızı yediğimizde doyamıyoruz?”

Arjantin: Tangoya Davetli IMF

Arjantin ekonomisi sanki bir Latin dansı: Bir ileri, iki geri, sonra IMF’ye doğru dönüş… Döviz rezervi azalıyor mu? Sermaye kontrolü! Bütçe açığı mı büyüyor? Hadi biraz daha para basalım! Slogan: “Ekonomi bozulduysa suç IMF’nindir, düzeldiyse bizimdir.” IMF öyle sık geliyor ki, Buenos Aires’te kendilerine özel kahve zinciri açacaklar yakında. 2001 çöküşünden hâlâ toparlanamayan ülke, 2023’te yeniden dolar krizine girdi: Resmî kur: 1 USD = 300 peso Kara borsa: 1 USD = 700 peso

Arjantinli: “Hangi kura güveneceğim, bir de bana sorun!”

Yunanistan: Tatil Cennetinden Borç Cehennemine

2008 sonrası Yunanistan, “Avrupa’nın borçlu çocuğu” ilan edildi. Devletin borcu o kadar arttı ki, ekonomistler ülkedeki matematik öğretmenlerinden şüphelenmeye başladı. Kurtarma paketi üstüne kurtarma paketi geldi. Emeklilik yaşı yükseldi, maaşlar düştü. Halk yine de meydanlarda dans etmeye devam etti.  Yunanistan: “Biz AB’deyiz ama hesap makinemiz hâlâ drahmi ile çalışıyor.”

Japonya: Enflasyon Sevdalısı

Dünyanın geri kalanı “enflasyon çok kötü” derken, Japonya “biraz enflasyon olsa da sevsek” modunda. 30 yıldır deflasyonla mücadele ediyorlar. Yani fiyatlar artmıyor, hatta düşüyor. Vatandaş harcamıyor çünkü: “Yarın daha ucuza alırım.”

Merkez Bankası: “Faizi sıfıra çektik!”
Halk: “Yok ya, bekleyelim biraz daha ucuzlar.”
Devlet: “Negatif faizle para veriyoruz.”
Japon: “Teşekkürler ama ben kumbara sevdalısıyım.”

Japonya, ekonomik büyümeyi “yavaş ama istikrarlı çöküş” şeklinde icat etti.

Son Söz

Bu örneklerin ortak noktası nedir? Gerçeklerden kopuk ekonomi politikaları. Bilimden uzak, slogana yakın yaklaşımlar. Hataları kabul etmeyen, faturayı halka kesen yönetimler. Ve sonuç? Enflasyon, döviz krizi, işsizlik, belirsizlik. Dünyayı şu an yönetenler, veriyle değil varsayımla hareket eden “ekonomi şefleri.” Ama her yanlış reçetenin bir yan etkisi vardır. Bazısı işsizliği artırır, bazısı döviz krizine neden olur. Ama onlar hâlâ “şifa bizde!” diyor. Oysa… Hastayı kaybettik, sistem hâlâ ‘başarıyla uygulandı’ diyor.

“Ekonomi şakaya gelmez. Şakaya dönerse, ilk gülen siz olursunuz… ama en son cüzdanınız ağlar.”

Yazar Ayhan YILMAZ, SMMM/CPA

1986 doğumlu Ayhan YILMAZ, Türkiye’nin ilk İngilizce ağırlıklı proje meslek lisesi, Manisa Anadolu Ticaret Meslek Lisesi, Dış Ticaret bölümünü, devamında Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Dış Ticaret bölümü, Muğla Sıtkı Koçman Yabancı Diller Yüksekokulu, İngilizce Eğitmenlik ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi, İktisat Fakültesi‘nden lisans düzeyinde mezun olup, 2020 yılında S.M.Mali Müşavir unvanını almıştır. 2024 yılında Dünya’nın en iyi Devlet Üniversiteleri listesinde 260. sırada yer alan Lisbon Üniversitesi‘nde MBA (Uluslararası Yönetim Yüksek Lisansı)‘na başlamıştır. İleri derecede İngilizce ve temel seviyede İspanyolca ve Bulgarca bilmektedir. Hayat boyu öğrenme felsefesini merkezde tutarak çalışmalarına devam eden Ayhan YILMAZ hakkında detaylı bilgi için kendisiyle irtibata geçebilirsiniz.

https://www.ayhanyilmaz.net/wp-content/uploads/2022/07/logo_white_small_03.png

AyhanYilmaz.Net web sitesine yayımlanan yazı ve fotoğraflarla ilgili saklı olan telif haklarınızla ilgili ayhan@ayhanyilmaz.net ile irtibata geçebilirsiniz.

Tüm Hakları Saklıdır © 2022