Türk milleti, tarihi boyunca büyük liderlerin ardında yürümüş, onların rehberliğinde yüce ülkülerini gerçekleştirmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, bu liderlerin en yücesi, Türk’ün özünü ve benliğini yeniden diriltmiş bir Başbuğ‘dur. Onun hem zaferlerle dolu askeri geçmişi hem de milletini medeniyet yolunda taşıyan inkılapları, sadece savaş meydanlarının değil, aynı zamanda toplumsal ve insani ilişkilerin de kahramanını bizlere gösterir.
Türk milleti Atatürk’ü bir kahraman olarak tanır; lakin onun insanî yönü de, tıpkı Ziya Gökalp’in tarif ettiği gibi, Türk toplumunu şekillendiren değerlerin somut bir yansımasıdır. Atatürk, Türk milletinin içinden birisi olduğunu her fırsatta gösterir, milletinin diliyle, gönlüyle konuşurdu. Sofrasında halkından biri gibi oturur, güler, düşünür ve konuşurdu. Bir gün sofrasında bir misafirin yumurta kabuğunu tabağa bıraktığını görünce, kendi yumurtasının kabuğunu da onun önüne bırakmış ve “Bugün epey iştahlısın, ikinci yumurtayı bile bitirmişsin!” demişti. Bu küçük ama anlamlı mizah, Atatürk’ün samimi ve içten kişiliğinin bir yansımasıdır.
Atatürk’ün yanında yıllarca çalışmış olan Mehmet Usta’nın anlattıkları, onun sadece komutan değil, aynı zamanda halkını seven ve anlayan bir Başbuğ olduğunu gözler önüne serer. Atatürk, Mehmet Usta’nın yaptığı yemeği yediğinde, “Bu yemeğin tadını bulmak için kaç yıl bekledim!” derdi. Bu basit gibi görünen söz, aslında Başbuğ’un halkına olan derin sevgisinin, samimiyetinin ve takdirinin bir göstergesidir.
Atatürk, Ziya Gökalp’in tarif ettiği millî benliği yeniden inşa eden ve Türk milletini kendi kökleriyle buluşturan bir liderdi. Onun her sözü, her hareketi, milletine olan bağlılığını ve güvenini ifade ederdi. Atatürk, halkıyla iç içe olmayı severdi; köylüyle konuşur, işçiye destek olur ve yaverleriyle sıcak dostluklar kurardı. Bir gün yaverine yaptığı bir şakada, “Bu gece seni rüyamda gördüm,” der ve yaver heyecanla “İyi miydi, Paşam?” diye sorduğunda, “Tabii ki iyiydi, yoksa anlatır mıydım?” diyerek etrafındakileri güldürmüştü. Bu basit ama içten anılar, Atatürk’ün liderliğinin iç yüzünü gösterir: Türk milletine gülen, milletinin de ona güvendiği bir Başbuğ.
10 Kasım, Türk milletinin büyük Başbuğ Atatürk’e duyduğu ebedî minneti simgeler. Onun önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, millî ülküyü gerçekleştiren, milletin kendi öz benliğine döndüğü bir devlettir. Yaktığı Türklük ateşi ile kurulan bu devlet, açtığı yolda, gösterdiği hedefe durmadan yürüyen Türk evlatları sayesinde ebediyen payidar kalacaktır.
Atatürk, sadece bir lider değil, bir milletin özünü, benliğini, tarihini ve geleceğini kavramış bir başbuğdur. Onun gösterdiği yolda ilerlemek, Türk milletinin varlık sebebidir. Türk milleti, Atatürk’ün mirasını ve öğütlerini yürekten benimser ve ebediyen payidar kalmak için ona sadakatle bağlı kalır. Gökalp’in de belirttiği gibi, “Türk milleti, kendi benliğine ve milli mefkûresine sahip çıktığı sürece var olacaktır.”
Mustafa Kemal Atatürk’ün insani değerlerini, halkıyla olan ilişkilerini ve yaktığı Türklük ateşini anlamak ve anlatmak, Türk’ün varlık sebebini daha iyi kavramamıza yardım eder. Onun çizdiği yolda ilerleyen Türk milleti, tarihine ve Başbuğ’una sadık kalmakla onur bulur.
Türk milletinin ulu Başbuğu, ebedî liderimiz Mustafa Kemal Atatürk, ruhun şad olsun. Sana ant içen Türk gençliği, gösterdiğin hedefe doğru azimle yürümeye devam edecektir.